10 Mart 2008 Pazartesi

Ölen Kim / 7 Mart 2006

Hiç bir zaman Arnavut mu yoksa başka bir ülkenin mi anlayamayacağı kaldırımda yürüyordu. Bunca yıldır ona yürümenin bu olduğu söylenmişti bu yüzden o da bu yaptığı eylemi yürümek olarak adlandırıyordu.(aslında kimse bir şey söylememişti o yürümek diyordu bu yaptığına) Boş bakışlarla (niye hep boş bakışlıdır ki karakterler?) Tam yürürken her zaman olduğu gibi klasik bir yazıda olması gerektiği gibi yağmur yağmaya başladı ve yine yazıyı dikkatli hale getirmek için bir şeyler uydurdu kendisi. Yağmurun yağdığını görüyorum ama niye hissedemiyorum. (acaba eskisi gibi mi hissedemiyordu yoksa hiç mi hissetmiyor muydu) Yağan yağmuru hissetmemek sadece kitaplarda olurdu. Gerçek hayatta yağmur yağmadan hissedilirdi söylenirdi yağmurun yağcağı öğrenilirdi ona göre hazırlık yapılırdı. Ve tabii ki yalnız yürüyordu isimsiz(isim uydurulamayınca neden isimsiz denir ki oysa isimsiz bile bir isimdir sonuçta) kahraman ve tabii ki yalnızdı olması gerektiği gibiydi yani bir hikaye de olması gerektiği gibi Hiç bir şey tuhaf gitmiyordu yazı kendini çok önceden tahmin ettiriyor, çapını büyütemiyordu.

Bir kız görmedi kahraman görmesi gerekiyordu ama görmedi yürüdü.(tabii ki görecekti) Arnavutluktan Brezilyaya kadar yürüdü(okyanus yok muydu arada) Yağmur hem Güneyde hem kuzeyde yağıyordu.(?) Yağmuru hissedip bakışlarındaki donukluğu kaldırmak istiyordu sadece...(kimse sadece bir şey istemez) Tam Brezilyaya gelmişti ki sonunda yoruldu oturdu. Oturdu yalnızlığına ağladı hikayenin bitimine kadar kimsenin karşısına çıkmamasına üzüldü. (ve tabii ki tam bu sırada) Karşısında ilk kez gördüğü bir kız vardı. İlk kez görmemişti oysa hep rüyalarına giren kızdı bu(hani hiç durmadan yürüyordu? Rüya falan gördüğü yoktu isimsizin sadece böyle demek istiyordu) Aslında o hayatında ilk kez bir dişi görmüştü.

Hayata geldiğinden beri yağmur yağıyordu ve hayata geldiğinden beri amaçsızca yürüyordu. (hepimiz yürümüyor muyduk? Arnavutluktan Brezilyaya olmasada) Aşık olmuştu Brezilya sahillerinin muhteşem kumsallarında değil denizinde hayatının aşkına aşık oldu.(o nasıl oluyorsa) Yürüdü (hehe) denize doğru yürüdü (okyanus olcak o) Merhaba dedi yolda Brezilyaca öğrenmişti. Cevap alamadı aşkının onun sesini duymadığını düşündü. (olmayan bir dili kimsenin olmadığı yollarda öğrenmişti)... Yağmur sesini duymaya başlamıştı, artık yağmuru hissediyordu bir anda üşümeye başladı ve bacaklarının(ayak mı ?) milyonlarca kilometredir yürüdüğünü hissetti. Ağırlaştı bedeni bir ton etmişti belki de kim bilebilir.

Kopuk kopuk anıları canlandı(doğuştan beri yürüyen birinin ne anısı olurdu ki?) Bastığı her kaldırım taşını hatırladı belki de aşık olmadan önce hiç basmamıştı o taşlara hayır hayır basmıştı ama demişti ya bastığını hissetmemişti. Hissiz bir hayat sürüyordu boş bakıyordu yağmuru hissetmiyor sadece yürüyordu. Ve aşık olmuştu bakışlarındaki donukluk yerini arzu dolu bakışlara bırakmıştı. Üşümeyi öğrendi ilk kez ve yorgunluğu tattı. Yine de çabaladı denize girmek istiyordu. İlk kez aşık olmuştu ilk gördüğü kişiye aşık olmuştu. Boğulmak uğruna denize girmek istiyordu. Süründü denize doğru uzanan kaldırımı takip etti.. Kaldırımda süründükçe yaralar oluştu tüm vücudunda hiç bir zaman kapanmayan(bunu ileride anlıyor tabii)

Eskisi gibi mi yaşamaktı şimdiki gibi mi diye düşündü artık düşünebildiğini farketti. Cevap veremedi çok fazla acı çekiyordu(çektiği ilk acıydı ne kadar fazla olduğunu nerden bilebilirdi ki?) Gözleride yağıyordu artık, anlayamadı başta demek ki kendi yağmurunu yaratabiliyordu. Belkide yol boyunca yağan kendi yağmuruydu. Gökyüzünden yağan ile gözlerinden akan tuzlu su yarışıyordu adeta. Belkide denizden esen sert rüzgar(meltem oluyordu galiba) deniz (okyanus) suyunu diline getiriyordu. İlk kez tad alıyordu. Hala sürünüyordu. Her saniye ona aşık olduğunu haykırıyordu ama aralarındaki uzaklık kelimelerinin aşkına ulaşmasına engel oluyordu. Defalarca ayağa kalkıp daha hızlı hareket etmek istedi ama her defasında düştü yada düşürüldü ama o bırakmadı çabalamayı (niye bırakmadı acaba aşık olduğu için mi yoksa onun da kendisine aşık olması için mi yoksa onu kendisine aşık edip egolarını tatmin etmek için mi) sonunda okyanusa ulaştı.

Çok soğuktu hava soğuktu, denizde soğuktu ilk kez tuvaleti geldi soğuktan yada korkudan(yine kim bilebilir) tuvaleti gelmişti. Okyanusa girdi. (ama tuvaletini okyanusa yapmadı) Tutmayan bacaklarıyla okyanusa girdi kollarını hiç kullanmamıştı onların hala hareket etnesi gerektiğini düşündü. Bir tonu çoktan geçmiş vücudunu kollarıyla suyun üstünde tutmayı başardı. Batıp batıp çıkıyordu. Batıp batıp çıksada yinede ilerliyordu kıyıya baktı bir Arnavutluk Brezilya arası kadar yüzmüştü ama deniz kızıyla(bunuda sonradan öğrencek) arasındaki mesafe hiç azalmıyordu.

Mantıken,(?) kollarının yorulması gerekiyordu oysa hiç kollarının yorulması gerektiğini düşünmemişti. Düşündüğü anda kollarıda tutmaz oldu ama yinede batmıyordu. İlahi bir kaldırma kuvveti (hönk?) onu okyanusun üstünde tutuyordu. Bir anda yaklaştı hayatının aşkına daha doğrusu o hiç gitmiyordu aşkı ona yaklaşıyordu. Kendi sadece suyun üstünde duruyordu. Hayatının en heyecanlı anlarıydı aralarındaki mesafe 10 kilometreye belkide mile(oysa mil daha fazladır yerleri değişik olmalıydı) inmişti. Muhteşem bir güzellik git gide yaklaşıyordu bu güzellik karşısında bayılacak gibi oldu.(güzellik karşısında mı yoksa yorgunluktan mı bilmiyordu sadece inandırıyordu kendini hepimizin yaptığı gibi) Bayılmadı bayılmaması gerektiğini biliyordu. Mesafe git gide azaldı azaldı. Mesafe sanki sonsuza kadar azaldı. Sanki deniz kızı her dakika geldiği yolun yarısı kadar yol geliyordu böylece sonsuza kadar ona yaklaşacak gibi oldu. (ama tabii ki öyle olmadı) Hiç bir zaman deniz kızı kahramanın içine giremedi ama 0.000005 milimetre kalmıştı ki daha fazla gitmesine gerek kalmadığını düşündü.

Yüzmeyi durdurdu. Güzelliği isimsizin gözünü alıyordu suyun altına doğru baktı ve denizkızının yüzgeçlerini gördü. Anlayamadı ilk başta onun cinsel organı yok muydu. Bozuldu, hatta çok sinirlendi bu kadar yorulması bunun için miydi diyordu içinden. Bunca acıyı bir balık için mi çekmişti. Tüm hayvansal içgüdüleri ortaya çıkmıştı (gerçek hayatta çoğumuz yenemesekte, mükememel karakterimiz tüm bu kendisine yakışmayan(belki de insanlara yakışan) duyguları nakavt etti) Kendinden utandı. Aşkına ihanet ettiğini düşündü ona değil kendisine ihanet ettiğini hissetti. Nasıl bu kadar basit olabilmişti.

İçten bir silkinme geçirdi ve yeniden eski soylu haline döndü. Tüm yol boyunca haykırdığı cümleyi kafasını kaldırıp bir kez daha söyledi. Seni seviyorum dedi bildiği her dilde onu sevdiğini söyledi. Deniz kızıda onu sevdiğini söyledi ve sonsuza kadar seveceğini her denize girdiğinde onun yanında olacağını söyledi. Hiç denizden çıkmayacağını söyledi kahraman. Ağlıyordu mutluluktan ağlıyordu mutluluktan(niye iki kere?) tüm bu yaşadıklarına değmişti. Bir anda yağmur kesildi ama güneş açmadı(herkes açmasını bekliyordu oysa).

Aniden bir deniz adamı geldi ve aşkım artık gitmemiz lazım dedi. Onun aşkına yaklaştı ve yine onun karşısında onun aşkıyla öpüştü. Yüzgeçleri birbirine dolandı. Şöyle dedi deniz kızı Bu benim en iyi dostum sana yıllardır tanıştıracağımı söylediğim yıllardır benimle beraber olan seninle birlikte hayatta en değer verdiğim insan, sonunda seninle tanıştırabileceğim için çok sevinçliyim. Bırak biraz daha duralım bekleyenimiz mi var denizin derinliklerinde? İşte benim en yakın dostum "Mukoel" yıllardır sana anlattığım dostum işte bu. Hayatımda en fazla değer verdiğim dostum bu. Dostum bu dostum bu dostttt.... (yağmur tam zamanında kesilmişti her cümle defalarca yankı yapıyor kendini tekrarlıyordu) Merhaba dedi deniz adamı karımın dostu benimde dostumdur dedi. Paliah yirmi iki yıldır sizi bana anlatıyor. Sizinle tanışmak benim için büyük bir şeref. İnsansınız galiba ilk kez duyduğu bu kelimeyi kavrayamadı(onca şey biliyor insan ne demek bilmiyor tuhaf) Evet dedi evet demek zorunda hissetti. Siz diye sordu bende eskiden insandım ama onun için deniz adamı oldum. Ne mutlu size dedi ve artık gitmesi gerektiğini söyledi. Paliah ne kadar gitmemesi için ısrar edip yıllardır onunla denizde olduğunu söylesede o yine de gitmek istedi.

Evet yıllardır denizdeydi ama deniz kızıyla konuştuğunu hiç farketmemişti. Sadece onunla ilk buluştukları anı hatırladı daha biraz önce olmuş gibi geliyordu. Sonsuza kadar denizden çıkmayacağına söz vermişti. Yoksa çok önceden mi olmuştu bu. Deniz kızıyla konuşuyordu ama duymak istediklerini duyamadığından hiç konuşmadığını mı sanmıştı bunca yıl. Artık gitmem lazım dedi. bir kez daha dedi. O nasıl ona defalarca dostum dediyse o da defalarca gitmem lazım gideceğim dedi. Ve bir daha asla denize girmeyeceğini söyledi. Elveda dedi. (Herkes deniz kızının neden diye sormasını bekler olağan bir hikayede bu sorulur ve çünkü sana aşığım cevabı alnır ama çap büyümeye devam ediyordu)

Deniz kızı hiç bir şey diyemedi ama Mukoel onun dediklerini duymuştu. Özür dilerim senin beni benim seni sevdiğim gibi sevdiğini sanıyordum. Battı Mukoel okyanusun ta derinliklerine battı ve gözlerini açtığında güzel bir kız onu uyandırmıyordu (deniz kızı olayında öyleydi galiba). Gözlerini açtığında her yer insan doluydu artık her taraf dişiydi hemde hepsinin kendi cinsel orgnaını sokabileceği organları vardı. Her yer insandı her yer cıvıl cıvıldı. Defalarca karşı cinsten, kendi cinsinden insanlarla birlikte oldu. İnsan oldu insan gibi yaşamayı öğrendi. (eskiden neydi acaba) Bir çok kişiyle beraber oldu bir çok kez başkalarının hayatında deniz adamı oldu. Ona doğru yüzenleri batırdı. Unutmuştu bir çok şeyi, deniz kızına dahi inanmıyordu artık. Denizden neden korktuğunu düşünüyordu kimi zaman ama cevabını hiç bulamıyordu. (geçmişine inebilecek bir psikolog da yoktu Brezilyada) Brezilya da yaşıyordu ama hiç denize girmiyordu. (okyanus ulan!!!) Bir kere aşık olmuştu ama insan olduktan sonra kime aşık olduğunu dahi unutmuştu... Her varlık gibi o da bir kez aşık olmuştu ve kainatın en yüce varlığı(tüm evrendeki en mükemmel varlık olarak kendini tanıtan insan bencil olmadığını defalarca öne sürer. tuhaf değil mi?) insana dönüşmüştü...

ACIDI BE !!! :(

Efendim çok saçmaladığımı biliyorum. Düzeltmeden direk yayınlıyorum imla hatası falan eşek gibi olmalı. Bayağa bir zaman kaybettim test çözmeliydim oysa... Yazıyı en iyi dostlarım Hilal ve Merte armağan ediyorum hatta :')(

0 yorum: