1 Eylül 2013 Pazar

Doktorluk

Kendim hakkımda bildiğim kesin olan bir şey varsa bu işi yapmak istemediğimdir. Nasıl yapacağım ne yapacağım da kurtulacağım bilmiyorum ama kesinlikle kurtulmam lazım hastayla yakın ilişkide olduğun bu işten. Çok stresli.

16 Ağustos 2013 Cuma

Bunlar yensin

Türkiye Ligi - Bursaspor
İngiltere Ligi - Liverpool
İskoçya Ligi - Celtic
Hollanda Ligi - Ajax
Almanya Ligi - Bayern Munih
İspanya Ligi - Real Madrid
Fransa Ligi - PSG
İsveç Ligi - Malmö


13 Ağustos 2013 Salı

Baraka



Film izlemeye devam ediyorum haydi bakalım. Dün maç vardı ondan izleyemedim bugün de yukarıda Trailer'ini verdiğim mükemmel şeyi izledim. Kendisine film ya da belgesel diyemiyorum bana göre kendisi bir şey ve ekran karşısında izlediğim en iyi şeylerden birisi kendisi. İnsan, doğa, kocaman bir anlamsızlık, ne kadar ufak olduğumuz daha nice şey hani buraya yazdığım 3-4 tane sıfat bile "şey"'e hakaret gibi geliyor. Zira gerçekten benim için bir başyapıt olmuş. Diyalogsuz olmasına rağmen 1 buçuk saat boyunca bırakın ne zaman bitecek demeyi ulan inşallah bitmez deyip durdum kendi kendime. Kurgu mükemmel, çekimler mükemmel, görüntü yönetmenliği mükemmel gerçekten inanılmaz bir film. Artık bu kadar övmeye izlersiniz diye düşünüyorum. Yalnız izleyeceğiniz zaman kaliteli versiyonunu yükleyip izleyin ben projeksiyondan izledim ve eğer divx ve küçük ekrandan izleseydim aynı tadı alamayacağımı düşünüyorum. Ha fabrikadaki civciv ha şehirdeki insan hepimiz pıtır pıtır.

11 Ağustos 2013 Pazar

BANCO DEL MUTUO SOCCORSO

http://www.progarchives.com/album.asp?id=1800


Güzel bu albüm eğer progressive seviyorsanız dinleyin her ne kadar ilk dinleyişte ananski bu nasıl şarkı dedirtmese de hiç bir parça yine de bütün parçalar birbirinden değerli özellikle Metamorfosi'yi tek geçiyorum. Yaa nasıl da kültürel gaza geldim ben yine ya filmler albümler havada uçuşuyor yine. 2-3 gün sonra 5 ay yazmam daha buraya hayır okuyan da yok kendim takılıyorm ama olsun.

Jagten




Ahaha yine gaza gelip filmler hakkında olmayan bilgilerimle yazı yazayım dedim ki geyik olduğundan dolayı bitireceğim. Film güzel olmuş tavsiye ediyorum. Kitle psikolojisini özellikle iyi yansıtmış fakat bu İskandinav insanları da amma soğuk kanlı deyip duruyorsunuz. Bu soğuk kanlılık yüzünden kurgu da biraz problemli geliyor ister istemez insana. Danimarka gibi gelişmiş bir toplumda bile pedofili paranoyasını derinnden hissediyorsunuz. Filmin Türkçe ismi Onur Savaşı olarak çevrilmiş fakat bence The Hunt kadar insanı etkilemiyor. Spoiler vermemek adına başka bir şey yazmıyorum. Sinema yazısı yazıp da spoiler vermemek imkansız zaten spoiler vermeden herhangi bir şey hakkında konuşmakta en fazla bu kadar oluyor diyebiliyorum. Bundan sonra yazacak olursam spoiler'lı yazarım şimdi canım sıkıldı.

8 / 10

30 Temmuz 2013 Salı

tahmin

bambaşka olmalıydı her şey mesela çimenler yemyeşil gökyüzü daha mavi olmalıydı. yüzüm hep gülmeli düşüncelerim acabalı olmamalıydı. ama öyle olmuyor her şey güzel olsa da tek bir yaşama sıkışıp kalmak acabaların cevabını hiç bir zaman bilemeden ölecek olmak keyfime bakacaktım ama evde yoktu ben de buraya geldim.

5 Haziran 2013 Çarşamba

Beynimi satışa çıkardım.

Bir anda umutsuzluk kurşunu geliyor uzaklardan bir iki gün öncesinden hissediyorum. O kadar alıştım ki artık kendisine yine mi diyorum kendi kendime yine mi? Ardından taramalı tüfekten çıkıyor mutsuzluk kurşunları delik deşik ediyorlar beni. Neden böylesine güçlü saldırdıklarını bilmiyorum, kimin saldırdığını ise bulamıyorum sağımda solumda kimse yok, benimle savaşan kimse yok gibi gözüküyor belki de tüm bunlar hayaldir tıpkı filmlerde gördüğüm gibi belki de çok kötü bir benzetme silahtan çıkan kurşun benzetmesi diyorum. Ama bir anda delik deşik oluyorum canım çok acıyor ama artık ağlamıyorum. Depresyondasın diyorlar eğer varsa öyle bir şey evet öyleyim hatta internetten testini çözdüm şiddetli depresyonun başındaymışım tedaviye ihtiyacım varmış diye cevap verip gülüyorum.. Hayatın her saldırısı bir öncekinden daha kuvvetli oluyor her geçen yıl deşiklerim deliklerimden fazla oluyor. Ama her seferinde bu sefer kesin kalkamayacağım dediğimde yine kalkıyorum oysa ki kalkmak istemiyorum biliyor musunuz? Öylece yerde yatıp gökyüzünü izlemek istiyorum ama bütün o delikler sanki Terminatör filmindeki kötü robot gibi kapanıyor. Ben neyse deyip devam ediyorum, neyse deyip siktir ediyorum. Sonra tıpkı o kötü robot gibi sizleri kıskanıyorum bazen öyle kıskanıyorum ki parmağımın altında bir nükleer bomba olsa hepinize yok edecek kadar kıskanıyorum.

31 Mayıs 2013 Cuma

.

Duruyorum bakıyorum etrafa ağlayacak gibi oluyorum sonra devam ediyorum. Vitamin mi eksik ki diyorum bir sıkıntı olmalı, gözlerimi kapatıyorum ama uzun süre bekleyemiyorum korkuyorum. Açtığımda yine korkuyorum, çünkü hayat korkutucu öylece hiç bir şey yapamadan gidecek olmak. Ne olacağı belli değil tıpkı bundan 1 saat önce bundan 1 yıl önce olduğu gibi hala ne olacağı belli değil. Her şey yoluna girecek, her şey yoluna girecek, her şey yoluna girecek her şeyin yoluna girmesi iyi mi ki? Zaman geçiyor, hatırlanması gereken binlerce saat anı yavaş yavaş unutuluyor, eskiden çok acı verenler şimdi sadece ufak bir toplu iğne kadar can acıtıyor. Değiştireceğimler en iyisi ben değişeyime dönüştü. İki yüzlülük suratımıza işlemiş ancak konuşuyor, konuşuyor susuyor susuyoruz.

Güzel şarkılar paylaşan insanlar var iyi ki varlar uzaktalar da olsa konuşmasak da

29 Mayıs 2013 Çarşamba

yayın başlığı

Kaybettiklerimiz kazandıklarımızdan daha önemliydi her zaman öyleydi. Bir tren garında oturuyor camdaki kendi yansımama bakıyordum. Herhangi bir trene binmeyecektim hayatımda hiç bir zaman trene binmedim sadece burada bekleyip bir şeylerin olmasını bekliyorum. Camdaki hem kendi yansımama bakıyor hem de insanları kendi gözlerimle izlemeye utandığımdan camın üzerinden onları dikizliyordum. Bu küçük garda umutsuz da olsam masanın üzerindeki küçük fotoğraf makinamın yaptığı kayıdı hiç bir zaman durdurmadım. Hiç bir zaman yerini değiştirmedim hep aynı sandalyeye oturdum hep aynı yere fotoğraf makinasını yerleştirdim hemen arkamda birbirini bıçaklayan insanlar olsa bile umursamadım. Aradan geçen 28 gün sonunda hiç bir şey olmadı gelecek 6 yıl boyunca da olmayacak. Mucizelere inandığımdan değil ama siz beni anlıyorsunuz ne demek istediğimi neler hissettiğimi. Bu küçük kasabanın hareketsiz garına kameramı koymaktansa başka bir yere gitmeliydim belki de ama ya gittiğimde kıyamet kopmaya tam da bu küçük gardan başlarsa

29 Şubat önemlidir.




"We're over a forest, there's millions of snowflakes
We're dancing
The world is so loud, keep falling and I'll find you"

9 Ocak 2013 Çarşamba

Devam ediyorum

Hayallerimden kendim sorumluyum. Gerçekleşmesi için hiç bir şey yapmayıp öylece bekledim bir mucizeyi şimdiyse sanki birilerinin; benden daha önce yaşamış, şu an benimle beraber yaşayan, gelecekte yaşayacak olan birilerinin ayak izlerini takip ediyormışum gibi geliyor. Hayat bizi sıkıyor  daha sonra yavaş yavaş bu sıkılmaya alıştırıyor. Peki ne yapmamız gerek? İnanın ben de bilmiyorum. Ben beklemeye devam ediyor, daha sonra pişman oluyorum. Tanıdık geliyor belki bu söylediklerim aynı benim gibi diyorsunuz belki de. Bense ne şaşırtabilir ki yıllardır yaşayan insan oğlunu diye düşünüyorum.