10 Mart 2008 Pazartesi

Kendi Dünyasında / 3 Şubat 2006

Uyanmasını engelleyen bu kutsal güç her güzel rüyanın çabuk bitmesini sağlarken, neden bu köyün bir türlü sonunu getirmiyor yada getiremiyordu... Beyninin içinde yankılanan sahipsiz çığlıklar- harabenin çöküşünü hazırlamakta olan o acı fırtanın haberini veriyordu... Kendi yarattığı sandığı bu köyde dahi anlık isteklerini yerine getiremiyordu çocuk. Sonunda gitmek istemiş... Sanki hiç yetişemeyeceği sandığı kapıya koşmuş ve kapının kolunu yakalamıştı. Tam çevirecekken kapı yok oldu. Şimdi tüm duvar kapılarla çevriliydi. Ama küçük çocuk hangi kapı koluna elini atsa. Kapı yok oluyor arkasına döndüğünde yeniden kapı oluyordu. Yapamayacağını anladı saçları hiç bir zaman çıkmayan küçük çocuk... Kendi beyni onun kendi dünyasında ona oyun ediyordu. Diz çökmüştü bütün enerjisini kaybettiğini sanıyordu artık uğraşmak istemiyordu. Belkide bu kendi yarattığı köyde ölürse bu rüyadan bir daha uyanamayacaktı. Uyanmamak için kendine and içti küçük çocuk. Harabenin tam ortasında dikilmiş, ilk kez korkmadan olacakları bekliyordu... Yerin altı sallanıyor, kapıların arkasından birileri kapıları tırmalıyordu... Hiç yerini değiştirmedi küçük çocuk boş harabenin ortasında sadece bekledi... Bir ara dışarda ne olduğuna bakmaya cesaret etti çocuk... Harabenin küçük camına doğru yöneldi. Camdaki pisliği silmek için elini ona götürdüğünde çoktan dışarısını net bir şekilde görebiliyordu... Dışarıya baktı herşey havalanmış uçuyordu... Ağaçlar köklerinden ayrılmış yapraklarını hiç dökmeden havada birbirleriyle dans ediyordu... Küçük çocuk bir adım geri çekildi. Cam yine eski halini almıştı. Cam nasıl kırılmıyordu diye düşündü bir an sonra ben istemiyorum diye geçiştirdi bu soruyu... Bir kapı çalıyordu. Düşündü küçük çocuk acaba onu içeri kendi dünyasına almalı mıydı? Hayır dedi ilk baş, kimse buraya giremez, kimse Tanrıyla olamaz dedi... Sonra bir kez daha cama doğru gitti ve dışarıyı izledi... O an kapı çalıntılarına çığlıklar eşlik etti. Karar vermişti kapıyı açacaktı... Böyle bir ortamda kimseyi dışarda bırakamazdı. Kafasını kaldırdı tek bir kapı kalmıştı... Bir kaç adım sonra kapıya ulaşmıştı. Kapının koluna uzandı, açtı. Kimse yoktu. Yine beyni kendine oyun ediyordu... Kapıyı usulca kapattı. Rüzgar hiç yüzüne vurmamıştı dışarı mı çıkmalıyım acaba, diye düşündü. Ama sadece düşünmüştü. Kapıyı usulca kapattı. Yerin sallandığını hala hissediyor ama bu yürümesini engellemiyordu... Yine harabenin ortasına geldi. Kapıların hepsi geri gelmişti. Şimdi hepsi çalıyor, hepsinin ardından çığlıklar geliyordu. Nasıl olur da o kapıyı açarım diye düşündü çocuk? Harabenin tam ortasında kapılardan en uzak yerine harabenin tam ortasına doğru koştu. ARtık dik duramıyordu. Diğer harabe anıları gibi yine harabenin içinde büzüşmüştü. Her yeri ağrıyor. Bununla baş edemiyordu. Çığlıklar beynini paramparça ediyor. Ritmli ve tek tek çalan kapılar ise onu deliye çeviriyordu. Kafasını kaldırdı kapılar git gide kendine yaklaşıyordu. Tam ölüyordu ki, küçük çocuk o kutsal güç tarafından yine uyandırıldı.

0 yorum: