10 Ocak 2011 Pazartesi

İlahi Atatürk

19 gün sonra çok önemli bir sınavım olduğundan mütevellit her gün, en az 8 saat ders çalışma sözü verdim. İlk günümde, hastanede pediatri sınıfından hepinize selam ederim.

5-6 saattir hastanede olunca insan acıkıyor haliyle. Ben de 24 saat açık hastane kantinine gittim, masalarda uyumaya çalışan insancıkları gördüm ve tost söyledim. Eğer bir şehirde akşam dışarıda kaldıysanız ve otele verecek paranız yoksa sabahlamanın en sıcak yolunun hastane kantinlerinden geçtiğini söyleyeyim. Tabii arada ağlamalar, bağırmalar falan olabilir ama sonuç olarak ölen tanıdık değil. Biz de bir gün öleceğiz diyerek dur kan vereyim insanların hayatını kurtarayım duygusallığında değilseniz hastane kantinleri sizin için birebir. Git gide boş bir yazıya doğru gidiyor ama durun bakın şimdi dolduracağım zaten kısa olacak, hiç acımayacak. Kantinde çikolatalı süt ve tostumu yerken duvarda asılı olan Lösev posterini gördüm. Lösev, hepinizin bildiği gibi; lösemiyle savaşıp, para toplamak için son derece duygu sömürücü reklamlar yapan vakıf. Tabii yaptıkları mühim bir iş olabilir ama umrumda değil zira dernek benim değil.

Efendim Lösevciler bu sefer posterlerinde kel bir çocuğun fotoğrafı ve "yardım etmezseniz ölecek" temasını değil de Atatürk fotoğrafı ve Atatürk'ün cümlesini kullanmayı tercih etmişler. Posterin en altındaki "2011 Lösemiyle savaş yılı" yazısını okuyana kadar gayet Türk İş Kurumu'nun posteri sandım. Zira cümle şu:

"Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşamak isteyen toplumlar; önce haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istiklal ve istikballerini kaybeder"

Lösev ile tamamen alakasız olan bu cümleyi okuyunca tüm tost boyunca düşündüm -yaklaşık 2 dakika- ve kısa bir sorum olduğunu fark ettim. Benim gibi üşengeçler için mühim olan bu soruyu cevaplayana yıldızlı pekiyi vereceğim. Çalışmadan, yorulmadan, üretmeden rahat yaşama hürriyeti yok mudur bu dünyada? Hepsi birbirine bağlı mıdır? Nedir, nasıldır? Haysiyet nedir, kaybedilse ne olur? Son olarak uykum geldiğinden dolayı atam atam sen kalk da ben yatam adlı şiiri kendisine Elazığ'dan yolluyor yazıya son veriyorum.

MFÖ'nün tam ortasındayım yağmurun adlı şarkısı da ne güzeldir. Asansöre bindiğimde bir anda aklıma geldi.

0 yorum: