8 Aralık 2009 Salı

Gülün Adı

Aslında başlık, "Il nome della rosa ve Der Name der Rose" olmalıydı zira sanat eserlerinin orjinal isimleriyle anılmasından yanayım. (Ufak bir takıntı)



İlk olarak kitap hakkında bir iki cümle söyleyelim. Hayatım boyunca bitirmekte en çok zorluk çektiğim kitap olarak liste başında. Kitabı okuduğum sırada yanlış hatırlamıyorsam 4 tane daha kitap bitirdim.

Peki bu kitabı okumaya çalışmamın hikayesi nedir? Yıllardan 2004 bir Edebiyat hocamız var. Kendisine sınıftaki kızların hepsi aşık erkekler de ibne mi olsam diye düşünüyor. Bir cümle kuruyor, biz yeni yetme ergenler direkt olarak vay be oluyoruz. Her neyse bu hoca sürekli gelip gelip "Gülün Adı" okuyun. "Gülün Adı"'nı okumazsanız adam değilsiniz gibisinden cümleler kuruyor. Ben de en sonunda okumaya karar verdim.(sene 2009)

Kitap sıkıcı. Okuyup da bitirebildiğim en sıkıcı kitap. Ama tüm bu bilgiler doğrultusunda kitaba kötü diyemiyorum. Gerçekten tarihsel roman olarak Umberto abimiz yıllarca uğraşmış; ben bile -kitabı çok uzun sürede bitirdim ve çok da hoşlanmadım diyebilirim- Orta Çağ Hristiyan dünyası hakkında az çok bilgi edinebildim. Kitabı gerçekten sevmek ve sindirebilmek içinse bana göre Orta Çağa ilgi duymak, Latince ya da en azından İtalyanca'dan hoşlanmak gerekiyor. Gülün Adı, yanınızda not defteriyle okuduğunuzda size çok daha yararlı olacak bir kitap. Tabii bunun için araştırma isteği ve döneme ilgi duymak gerekiyor.

Kitap bizim gibi basit okuyucuları tutabilmek için polisiye olayına atılmış. Her ne kadar Umberto Eco "kitabın ilk yüz sayfası kefaret" falan dese de bana kalırsa kitabın tamamı kefaret. Ortalara doğru hakikaten sararmış gibi oluyor ama onun da etkisi çok kısa sürüyor. Zira 7. güne(kitabın son bölümü) geldiğimde başka bir kitaba başladım. Polisiye olarak öyle abartılacak bir kitap değil zaten polisiye okuyacağım diye Gülün Adı'nı elinize alıyorsanız hemen bırakın derim.

Yine de kitaplardan anlamadığımı ve iyi bir okuyucu olmadığımı ekleyeyim.



Şimdi filme geçelim. Geçmesek olur mu? Bence olur ya hadi neyse... 86'da yapmışlar filmi yani kitabın yazılışından 6 sene sonra, kitabın Türkçe'ye çevrilmesiyle aynı yılda. Bu gereksiz sayıları niye verdiğimi ben de hiç bilmiyorum. Olur da Dünya'nın en güzel kızı Gülün Adı kaç yılında Türkçe'ye çevrildi diye sorarsa "Filmin çekildiği yıl. Yani 86" diye cevaplayıp kızı etkileyin diye yapmış olabilirim.(Melek gibi adamım)

Vidar 2: Film kitaptan kötü mü Vidar 1 bey?
Vidar 1: Kesinlikle hayır
Vidar 2: Peki film iyi mi Vidar 1 bey
Vidar 1: Kesinlikle hayır

Vay be! Anlatmak istediklerimi nasıl da yaratıcı bir şekilde yazıya döküyorum görüyor musunuz? Böyle Vidar 1 beyler falan. Geyik bir yana kitabın güzel bir özeti olmuş film. Başarısız bir kitap uyarlaması kesinlikle diyemem ama şimdi 4500 sayfa kitabı okuduktan sonra kitabı okumanıza gerek yok filmi izleyin yeter de diyemeyeceğim. Zira kitabın size kattıkları ve araştırmaya yönelttiği her bilgi filmde maalesef yok diyeceğim ama "maalesef" demiyorum. Zira vardı da noldu, ben hiç sallamadım.

Son olarak da Christian Slater adlı abimizin berbat ötesi oyunculuğuna rağmen bu filmden sonra bir çok dizi ve filmde daha oynamasını, üzüntüyle karşıladığımı belirteyim.



Şu üstteki fragmanı bulana kadar da canım çıktı. Ayrıca kontrol etmediğimden ötürü zaten her yazıda yüzlerce olan imla hatalarım bu yazıda milyonlarca olabilir. Anlamadığınız yer varsa parmak kaldırıp sorun. Teknoloji gelişti ya nerde o eski parmaklar azizim deyip bitiriyorum. Çok uzadı zaten yazı.

2 yorum:

Canselmo dedi ki...

Kitabını okumadım da filmi müthiştir. Özellikle olayın geçtiği dönem göz önüne alındığında o film nasıl bu kadar iyi bir suç/gizem hikayesi haline dönüşmüştür, valla helal olsun.

Muhsi dedi ki...

Vallahi kitabı okumasan da olur. Filmin müthiş olduğunu da destekleyemiyorum. Belki Adso rolünde daha eli yüzü düzgün biri oynasaymış daha iyi olabilirmiş.
Bir sorun vardı filmde ama anlatamıyorum, nedense.