1 Ekim 2012 Pazartesi

ribirip kadın doğum

bu beyaz sayfayı gördüğümde eğer saçma bir şey yazacaksam genellikle 'Durdu' diyerek başlıyorum sonra siliyorum.

Durdu. Hatalarını düşündü, çok fazlaydı vazgeçti. 


Çok güzel bu şarkı öyle böyle güzel değil yani. Yapılacaklar listemin üst sıralarındn biri Edinburgh'da bu şarkıyı dinleyerek dolaşmak. Sözleri de bir güzel ki sormayın okuyunca beyninden vurulmuşa dönüyorsunuz ki beyninden vurulmuş deyimi o kadar kıytırıktır ki hiç sevmem. Ama oldu yani bana. Mesela şarkı böyle dın dın başladığında I’m helplessly needless, and needless to say I owe you diyor sonra da just once more chance too see your face diyor ya amanın diyorum ben mesela. Bir mucize olsa falan olmuyor tabii niye olsun ki peygamber değilim zira. Gösteri peygamberi olabilirdim ama şöyle de bir şey okudum yazayım

"Anlamadığın şeyi her tarafa çekebilirsin."

Bazen anlamamak iyidir mesela ama olmaz. Şimdi düşünün bir durum var. Öyle olduğundan emin gibisiniz ama ikinci kişiye sormadan asla emin olamıyorsunuz. Ama emin olursanız çok üzüleceksiniz. Mantıklı olan sormamaktır güzel olan öğrenmemektir. Ama insanın içi içini yer öğrenmek ister o ufacık umut belki öyle değildir der. Ama sonuçta emin olduğunuz şey doğrudur. Sormayın diyeceğim ama yapamayacaksınız sorup öğreneceksiniz ve üzüleceksiniz. Asıl soru ise şu merak ettiğim insan her zaman merakına yeniliyor. En amiyane tabiriyle aptalca soruyor öğreniyor ve üzülüyor. Oysa ki öğrenmemek daha iyidir bazı şeyleri. Hep şöyle düşünmüşümdür hayatta herkes benim arkamdan konuşabilir duymadıktan sonra benim için hiç sorun yok. Zira duyunca insanın siniri bozuluyor çünkü doğruluk payı az oluyor. Yani azıcık doğruluk payı oluyor ama gerisi tamamen kurgu oluyor. Sonra insan ister istemez anlatmaya çalışıyor hayır öyle olmadı diyor. 8 seneden beri aynı şeyler başıma geliyor. Oysa ki eskiden daha sağlam bir duruş sergilerdim kimseye bir şey anlatmak zorunda değilim. Onlar doğruyu bilmeyi hak etmiyorlar derdim. Sonra büyüdüm tabii nedense insanlarla daha fazla iletişimde oldum. İletişimde olduğum insanlara özendim içten içe sonra acınası bir şekilde arkamdan konuşulanları öğrendiğimde anlatmaya çalıştım. Belki de ergenken daha fazla istediğim insandım. Şimdi sadece lafta kalıyor söylediklerim. 

Daldan dala atlayan sincap gibiyim ama daha mutlu olduğum günleri hatırlıyorum. Beynimden alınmışa dönsem diyorum keşke nerede hata yaptığını bilmek çok kötü bir duygu. 

Mesela şimdi Kadın doğum nöbetindeyim. 

"O güzel şeylerin arayışı yok mu? Bir aldatmaca. Bir klişe. Çiçekleri ve Noel ışıklarını sevmeye programlanmışız. Genç ve güzel birini sevmeye. İspanyol dizilerindeki koca memeli ve sanki ortadan üç kez burulmuş gibi incecik belli kadınları."

Yazmama gerek yok çünkü her kitapta tam da anlatmak istediğim 3-5 cümle buluyorum. Belki daha kişisel anlatabilirim. 




Heee bundan sonra resim falan koyacağım buraya beğendiğim. Bu üstteki Charles Meryon'un Ministere De la Marine resmi mesela. 


1 yorum:

Adsız dedi ki...

Onca yılı yaşanmamış gibi hissettirdi şarkı. Sanki en büyük mutsuzluk sevilmemekmiş gibi. Halbuki bunda da çoğu şeyde olduğum gibi hataylıydım.