2 Ekim 2014 Perşembe

Bazı şarkılar bazı filmler bazı bazı işler

her sabah aksatmadan -genel olarak aksatmadan- pardon her sabah değil ama haftanın en sinir bozucu ilk 5 gününün sabahlarında işe gidiyorum. işe gitmek berbat bir şey hele ki 9-10 ay ev ile işinin arası 1 dakika iken bir anda 35 km'ye yükselmesi ve her gün 70 km araba kullanmak ise bu berbatlığa katmer vuruyor. çok basit şeyler fakat zamanın geçtiğini hissediyorum her sabah araba gidiyor ve giderken şarkılar çalıyor bazen konserler oynuyor. fix you çalıyor bir anda şık diye biri geliyor aklıma iced earth i died for you çıkıyor hoop o berbat sesimle şarkı söylediğim zamanlar geliyor. işte o kısa bir süre öyle kararsız kalıyorum ki mutlu olmakla olmamak arasında çünkü sadece müzik dinleyerek yüzümde gülümseme oluşabiliyor, tüylerim diken diken olup belime doğru o akan sıcak hissi yakalayabiliyorum. ama her güzel şey gibi buna da bir kulp buluyorum ama diyorum zaman geçiyor geri alınmamak üzere şöyle yapsaydım vaktinde ne olurdu diye her soruşumda verdiğim cevap her daim daha huzurlu oluyor. huzurdan kasıt sevmediğim bir işe gitmek, sevmediğim insanlarla beraber çalışmak, o küçük dünyaya sıkışıp kalmak. konuşacak ortak nokta bulamayıp sürekli başkaları hakkında konuşmak bunu yaparken gülmek, heyecanlanmak, sinirlenmek. o anın, o yavaş yavaş geçen zamanın belanızı sikmesi, noluyorum ben ya diye sorup durmanız kime dönüşüyorum diye kafayı yemeniz. ama iyi para alıyorum küçücük bir kasabada sıkışıp kalsam da rahatım ne insanlar var tek amaçları yaşamak ve karnını doyurmak olan, hem arkadaşlarım var cumartesileri bile çalışıyor avun avun avun cık olmuyor. hala sinirliyim çünkü eskiden kurduğum hayallerin hayal olduğunun farkına varmışım. zaman akmış ben donup bile kalamamış daha da geriye gitmişim. eskiden günde en az bir film izleyen, müzik dinlemeden duramayan, param olmasa dahi denkleştirip konserlere giden, az da olsa kitap okuyan sen gitmiş hem de gideli ne kadar olduğunu bile hatırlamıyorsun o kadar zaman olmuş. yetişkinmişim çünkü hayat böyleymiş peeeh. alakası yok diyorum tembellik bu, vazgeçiş kocaman bir aptallık. git gide sinirleniyor, sakinleşemiyor nerden çıktı ki bu şarkı deyip okkalı bir küfür savuruyorum(sikerim böyle hayatı mesela) işte böyle gidiyorum işe. sonra iş ve rutine binmiş inanılmaz eylemler her gün "ben onlara zamanımı veriyorum onlar bana para veriyorlar" kalkıyorum arabayı çalıştırıyorum yavaş da gitsem eve hızlı da gitsem zamana yetişiyorum dur hacı bi soluklan diyorum tik tak diye cevap veriyor. 26 yıldır tik tak tik tak ananı sikeyim senin gibi kavramın allah belanı versin diyorum. saçlarıma bakıyorum dökülüyorlar beyazlıyorlar eeeh kimin umrunda diyorum zaman tik tak değil de hah hah diyor.

işe gitmek, sevsen dahi zorken -gülmeyin lan işini seven insanlar tanıyorum- nefret ettiğin vıcık vıcık bir işe gitmek dayanılmaz oluyor ama çok daha huzurunuzu kaçıran ve sinir bozucu olan işe giderken, işteyken ya da herhangi bir anda beyninizin dört bir yanına saplanan 30 sene belki daha fazla bu böyle devam edecek düşüncesi. delirsem düzelir belki her şey, o zaman hayat bana güzel huni de yakışır. üstelik hem beyazlarımı hem kelimi kapatır.