10 Temmuz 2008 Perşembe

Samaria

Samaria hakkındaki incelememe aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz.

http://www.tramvayduragi.com/?p=66

6 Temmuz 2008 Pazar

"Birbirimize yabancılaşmamızı unut"

Aslında Bin-Jip ile ilgili bir kritik yazmaktı amacım, sağda solda film ile ilgili yazılanları okurken bir yandan da film boyunca çalan Gafsa şarkısının yer aldığı albümü indiriyordum. Filmi bir kez daha izlemek için dvd'yi bile takmıştım ama olmadı ne zamanki Gafsa şarkısı bilgisayara yüklendi, şarkının tesiri altında bir şeyler yazmalıyım duygusu uyandı. Hele ki şu sözleri okuduktan sonra;

"aşkımın olan esinti, aklımdan uçmaya başladı
sevginin esenliğini sun bana
bana ‘geri dön aziz sevgili’ de
yaşadığımız ayrılıkları ve birbirimize yabancılaşmamızı unut
hayal gücüm (rüyalarım) gayesizce merak ettiğini söyleyecek, 
ve hırsım mutlu olacak. 

o, 
yüksek burçlarda gözüktü, 
ve o tuhaf sözcükleri fısıldadı bana…

geri dön ey aşk!
bu dünyadan nasibim yok
sen benim sonsuz aşkımsın fakat,
seninle benim aynı cevheri kuşanmamız imkânsız.

âh, 
gece!
gözlerim sensin!"


Aşkı örneklemeyi her zaman saçma bulmuşumdur. Genelde yazılarda ya da filmlerde yer alır hatta albümlerde bile; aşk depremdir kimi zaman insanı yerle bir eder kimi zaman korkutup bir daha olmaması için dua ettirir, aşk dönmek gibidir eğer gözünü bir noktaya dikmezsen başın döner ve yere düşersin, aşk suya dalmaktır nefes almak için yüzeye çıkmazsan bir daha hiç nefes alamayabilirsin... Aşk şudur aşk budur falan filan. Aslında aşk bilimsel bir gerçek, ne deprem ne baş dönmesi ne o ne de bu. Türlü türlü olan bu yüzden de her örneğe uydurulup istenen tarafa çekilebilen bir duygu. Hatta aşk boktur eğer sifonu çekmesini bilmezseniz koku yapar diyerek aynı kişiye sürekli aşık kalınamayacağını örnek verip okuyanı güldürmeye çalışabilirim veya platonik aşklar için aşk bir köpekle karşı karşıya kalmaktır köpek eğer korktuğunuzu farkederse ya kaçarsınız ya da gözlerinin içine bakıp korkmuyorum dersiniz veya karşılıklı aşkı yaşadığını hissedenler için aşk gece gökyüzü ile yıldızların beraberliği gibidir eğer yıldız yoksa gökyüzünde kafamızı kaldırıp gökyüzünü izlememiz için bir güzellik yoktur. Bunun gibi içi dolu gözükmeye çalışan ama bana göre tamamiyle boş ergenlik örnekleri verebiliriz. Aslında aşkın benim için tek bir tanımı vardır. Aşk özneldir. (Hiç kimse benim ona aşık olduğum gibi aşık olamaz ve ben bir daha hiç kimse için ona karşı duyduğum duyguların aynısını başkası için yaşayabilirim.)


Pastamı yüze bölüp en büyük parçayı sana verdim. Ve sadece sen yerken mutluydum.


Kızlara erkeklere aslında yaklaştığı herkese aşıktı. Aşk, kiminle beraberse anlamını değiştiriyordu. Meltemleyken aşk tamamen cinsellikten uzaklaşmış saf, çocuksu bir aşka, Yağızlayken sorumluluğa, Şevketleyken pişmanlığa, Efeyleyken kararsızlığa, İlkeyleyken cinselliğe, Meteyleyken acıya, Borayla birlikteyken mutluluğa dönüşüyordu. Bir çok kişiyi hayatına sokmuş ve bir çoğunu hayatına girmesi için uğraştığından çok daha kısa bir sürede çıkartmıştı. En iyisini bulmak için türlü türlü insanla beraber olmuş, türlü türlü aşk yaşamıştı. Sorumluluk ile başa çıkamadığını anlamış, pişman olacağı işlere girişmeyeceğini öğrenmiş, cinselliği hayatın anlamı olarak görmediğini farketmiş, kararsızlığın hem pişmanlığı getirdiğini hem de tüm gemileri yaktığını yaşamıştı. O en iyisini arıyordu umrunda değildi kaç kişiyi üzdüğü ya da ne kadar üzüldüğü. Zaten geçen zamanın ardından kimseyi üzdüğünü düşünmüyordu, onlar birbirine aşıktılar ve sevinçliydiler. Hayatında bir kez, mutluluk aşkın getirdiği tüm istenmeyen duyguları kaldırabilmişti; sorumluluk alabilecek kadar kendini güçlü, yalan atmayacak kadar kendinden emin, kıskanmayacak kadar güvenli, isterse zamanının hepsini ona ayıracak kadar özgeci hissediyordu. Hayatta ilk kez yaşadığı bu mükemmel duyguyu sürdürmek için elinden geleni yaptı ama onun kendisiyle mutlu değil sadece sevinçli olduğunu üstüne basa basa söylemesine kadar onu mutlu sanmıştı. O, terazide tek başına hiç bir şeyi kaldıramadığını, defalarca olmaz kelimesini duyduktan sonra anladı. Hayatının en güzel günlerini yaşadı ve ilk kez "Ve zaten genellikle o daha az sever seni" dizesini sonuna kadar hissetti. Hiç üzülmediği kadar üzülse de o kadar çok mutlu olmuştu ki kısa sürede zaman geçip sevinçli günlerine döndüğünde hiç bir zaman keşke o kadar üzülmeseydim demedi. Çünkü her ne kadar bir daha böyle sevemeyeceğini hissedip şarkının "yaşadığımız ayrılıkları ve birbirimize yabancılaşmamızı unut geri dön ey aşk! bu dünyadan nasibim yok sen benim sonsuz aşkımsın" kısmında ağlayarak belki döner dese de "fakat, seninle benim aynı cevheri kuşanmamız imkânsız." cümlesiyle gerçeğe dönüp, üzülmeye devam etmektense yaşadığına benzer bir duyguyu bir daha yaşayabileceğini ümit edip hayata tutunmayı yeğlerdi.  


Çeviri için ekşi yazarı "gozupek"'e teşekkürler.